Ben Kimim ?
Bir Bipoların duyguları!

İçimizde ne vardı dersiniz…?
Denge mi…? Hayaller mi…? Yaşama sevinci mi…?
Ben hepsi diyorum….
Hepsinden biraz biraz vardı içimizde…
Ölmeye dair bir istek ve ölümden canım pahasına…! bir kaçış… kendimi susturduğum yasaklı anlar, araya işin gücün girdiği sevişmek isteği..! hani sevmek fiilinin iştesi olan… yarım kalan şeylerle dolu aklım ve bedenim…
Kendim olmaya çalışmakla doluyum en çok…
Canımın içi, tek sızım olan annemin oğluyum, şuan kanserle savaşan ama ona her şeye rağmen kıyamadığım babamın gelecek teminatıyım…
Eski sevgilimin korunmam gerektiğine inandığı, (öyle derdi) kültürel mirasım… geleneksel toplumun namus anlayışı, modern toplum endüstrisinin işçisiyim…
Kendim olmaya çabalama serüvenimin yarıları bunlar…
Pekala ben kimim…?
Baba olmak ve baba olmaya mecbur bir varlık olmak dışında diyorum… yeni dünyaya ayak uydurmak için çalışmaya, çalışmak dışında diyorum… ben kimim…?
Siz de soruyor musunuz kendinize…?
Rahmetli annemin henüz 17 yaşında evlenip, 18’inde ilk çocuk, akabinde 21 yaşında ikinci çocuk ve sanırım eyvah ya bir daha çocuğum olmazsa diyerek hemen ardı sıra beni dünyaya getirdiği yıllarda bu keşmekeşin içinde kendine neden bu üçüncü çocuk diye sorup sormadığını merak ediyorum…
Annem öldüğünde, benim 7 sene sonra gireceğim yaştaydı 47 yaşındaydı…
20..! yani bu yıl daha çok seviniyorum bu yeni yaş meselesine…
Dünya bir yanıyla benim gibi hisseden insanlarla dolu, diğer yanıyla her şeyden bir haber hayatlarla…
Her şeye başkaldırı hakim günün dünyasında…
Çünkü başkaldırı bu dönem çok popüler…
Bir önceki kuşağın apolitik karakteri gibi, daha önceki kuşağın sağ sol çatışması gibi, bu dönem çoğumuzun yakın yıllara kadar anlamı hakkında hiçbir fikri olmadığı kaos moda…
Politikada, resimde, müzikte, edebiyatta… ve içimde… pardon, içimizde…!
Kimiz biz…?
Yeşilçam filmleriyle hayaller kurup, bütün Fenerbahçe maçlarında kendimi şeytan Rıdvan olarak hayal ettiğim yıllar çok yakın… .
Yedi sekiz yaşlarını Attila İlhan gibi şair olma hayaliyle geçirmiş, ilk ve ortaokul dönemlerinde sözde otoriter olma adına bütün öğrencilerin özgüvenini yerle bir eden öğretmenler yüzünden okuldan soğumuş.
Ardından 14 yaşında, zavallı Kafka ile tanışıp ergenliğini buhranla geçirmiş, bu buhran esnasında hayatını yeksan edeceğini bilemediği kıza aşık olmuş.
” Aşk ve Gurur’dan ” bahsedeyim biraz… çünkü bu aralar çok popüler…! ve nasibini almış.
Felsefe veya Edebiyat okumak isterken saçma sapan avm’lerde önce satış elemanı sonra mağaza yöneticisi olarak kendisini ve hayatını, o modern hapishane olan avm’lerde yok eden…!
Daha sonra insanlara bire bir hizmet etme isteğiyle 36 yaşından sonra garson olmaya karar vermiş ve insanlarla uğraşması en zor olan bu işi çok sevmiş bir adamım ben…
Bir küçük adamım, bir yarım adamım…
Yeşilçam ile Prag’a özgü sanat disiplini arasında, geleneksel ile post modern arasında, yaşamak için savaşmak ile kendi ölüm isteminin özgür iradesine sahip olabilmek arasında, yarım yamalak bir insanım…
Düşünüyorum da, iyi ki doğmuşum…!
İlhan Vardar
0 yorum