Bilim ve Aydın

“Her on yıl yeni bir dünyadır. Ne Güzel! Her on yıl bir aydın mezarlığıdır. Ne yazık!”
Yalçın Küçük (1)
“ Yalçın Küçük Hocamız “Aydın Üzerine Tezlerinde” “Türk aydını tercüme odasında doğdu. Doğumunun izlerini taşıdı. Hala taşıyor.” der. Ne yazık ki haklı olmasını istemediğim halde son olaylar haklılığını ortaya koymaktadır.. Yinede ülkemizin en büyük sorunlarından biri de bu. Diğer önemli gördüğüm sorunlardan biride STO’lar. (Sivil Toplum Örgütlerimiz) Bu iki konu hakkındaki en önemli ortak konu ise halktan kopuk olması. Hem aydınlarımiz, hem STÖ’lerimiz kesinlikle halktan kopuk.” (2)
* * * * * * * * * * *
“Bugünkü köşemi bir mektuba ayırmak istiyorum. 2009 yılında bir aydınımıza yazılmış isimler saklı kalmak kaydı ve kısa bir özet halinde.
“Özellikle geçtiğimiz hafta ki yazınızda ki anılarınız da; beni alıp götürdü bazı anılara.
Yazınızdan alıntı yapmak istemiyorum lakin beni alıp götüren konu Sn………….’le olan anılarınız ve kendisine minnet duyduğunuzu belirten cümleleriniz. (Bir Aydınımızın kendisinin elinden tutarak mesleğe başlamasını sağlaması)
Ardından 10 yıl önce sizden aldığım mektup ve bu günkü (…. ….. 200. tarihli) yazınız.
Hepsi birbirine o kadar bağlı ki bir süredir Türk Aydın kesimi ile kestiğim diyalogu sizinle yine bozmak istediğim ve yıllar önce yazdığım bir yazı hakkında görüş sorduğum bir aydınımızın benimle yaptığı röportaj sırasında söylediği “bunlar bir vatandaşın sinirli halde yazdığı hezeyanlardır, gündemi etkilemez” şeklindeki açıklaması (bu yazım bir ulusal bilim dergisinde yayınlandı sonradan) ve kendisinin yazılarında bu tür hezeyanları sürekli gündeme getirmesi ve sonrada saf değiştirmesine tanık olmuş biri olarak yazacaklarımı bir hezeyan olarak değerlendirmeyeceğiniz inancı ile eğer ki sürç-i lisan edersem şimdiden özür diliyorum.
10.03.1999 tarihli şahsıma verdiğiniz yanıtınızda;
“Dosyamı elden geçirirken mektubunuzu buldum, bir kez daha okudum… Ülkemizin gündemi öyle hızlı değişiyor ki (bazı temel çözümler aynen kalsa da) aylar önceki bu mektubu belki siz de unuttunuz…)
Hayır Sn. ………………. o mektubu unutmam imkansız ki 2-3 ay önce yazdığım mektubu unutmak kesinlikle imkansız şu an bile gün gibi hatırlıyorum dostunuz Sn……….. hakkında yazdığınız övgü dolu bir yazı üzerine size yazmıştım.
Lakin bir aydın olarak bana bunu unuttuğumu yazarak dostunuz hakkındaki yorumlarımı “mektubunuzdan söz etmek, ya da gazetede yayınlatmak ne yazık ki mümkün olmamıştı” diyebiliyorsunuz.
Çünkü gündemi medya ya da daha doğru deyişle başkaları tayin ediyordu.
Halk olarak bu eleştiriler bir aydın için önemli değildi çünkü dostunuz o zamanlar önemli bir medya mensubu idi.
Boş ver çocukları önemli olan biz aydınların görüşü daha önemli mantığı vardı. Ki hala da geçerli… Ve ne garip ki …./…/2009 tarihli yazınızdan bir kaç cümle ( on yıl önceki ile tıpa tıp aynı gibi geldi bana) “Toplumsal gündem hızla değişiyor” ve altında toplumsal gündemden bahsediyorsunuz (işsizlik, yoksulluk, PKK, ergenekon, kuran kursları, gerici eğitim politikası, türban, taksime cami) ve sıraladığınız toplumsal gündemlerden sadece mayın olayı yeni diğerleri 10 yıl önce de vardı. Evet mayın ın yeni bir gündem olduğunu sizde söylemişsiniz ama diğer maddeler konusunda hala kaybeden biz değil miyiz; bu ülke değil mi?
Ellilerden beri bu gündem maddeleri ile uğraşmıyor muyuz?
60 küsur yıldır yazarak bir kaplumbağa boyu yol mu ilerledik. Ve özellikle beni size yazmaya iten nedenlerden en önemlisi de son yazınızın giriş cümlesi
“Günümüz Türkiye’sinde akıl sağlığımızı, mantık tutarlılığımızı koruyarak yaşayabilmek çok güç” cümlesi.
Acaba akıl sağlığımız yerinde mi hepimizin veya bunun nedenleri konusunda düşündük mü…
Kusura bakmayın çok enteresandır …………… tarihinde size bir mail daha attım. O mailde de gerekçelerini belirttim çünkü bu güne kadar medya,aydın kesimi ile olan yazışmalarımda yanıt verenlerden biri siz ve bilim konusunda yoğrulmuş kişilerdi.
Ona güvenerek bu akıl sağlığımızın nedenlerinden bahsederek akıl sağlığı konusundaki yaşananlardan örnekler vererek öneminden bahsedip fikirlerinizi almak istedim.
Bu yardım talebinde önemli olan bir aydın olarak görüşleriniz idi. Yazarken kesinlikle edebi kısmını düşünmedim çünkü ondan önemlisi bu ülkenin en büyük sorunlarından birini gündeme getirmekti…
Ama ne yazık ki geçmişte ki aydın kesim bu konuda daha duyarlı imiş ki siz dahil okuduğum şu an medyada olsun basında olsun etkili aydınların elinden hep o eski aydınlar tutmuş.
Ama yine görüyorum ki en azından 10 yıldır o eskilerin ellerinden tutan yeni aydınlarımız hep dış güçlerin belirlediği gündem maddeleri ile zaman geçirmiş.
Evet Sn…………. bu yazılanlar sadece sizle ilgili birkaç anekdot.
Ne yazık ki bu konudaki anekdotlar halktan biri tarafından yazıldığında tüm aydınlar eleştiri diye ayağa kalkacaktır çünkü eleştiriye hiçbirinizin tahammülü yoktur.
Onların gündemini emperyalizm zaten belirlemiştir.
Unutmadan bu ülkenin ve dünyanın en büyük sorunlarından biride küresel krizin yanında küresel çevresel krizdir. Bu gündem maddesini atlamışsınız. Çünkü torunlarımıza hatta çocuklarımıza bırakacağımız bir dünya dahi kalmayacak.
Tekrar çok özür diliyorum çözümleri hepimiz teorik olarak bildiğimiz halde pratikte ne yazık ki hala gerçek gündemlerden uzak havanda su dövmekteyiz.
Birbirimize destek olacağımıza git gide halkımızdan kopmaktayız.
Siyaset derseniz o apayrı bir konu. Fazla zamanınızı almamak adına kesiyorum”” (3)
* * * * * * * * * * *
“Bugünde yazımı aydınlarımız ile ilgili bir örnek vermek adına yine bir aydınımızın yakındığı konuyu hatırlatmak için yazılan ama yanıtlanmayan bir mektup ve sürekli tartışılan gündemi çok iyi açıkladığını düşündüğüm bir fıkra ile bitirmek istiyorum.
Tartışmaya ve fikir üretmeye devam edeceğiz. “Sn…………; Daha öncede bazı konularda size fikirlerimi yazmıştım. Fakat ne yazık ki yaşamımda bu ülkede bir aydın sorunsalı yaşadığımızı ve aydınlarımızın sırça köşklerden ahkam kesmekten, başkalarının belirledikleri gündemi tartışmaktan başka çaba göstermediklerini görmek çok üzücü.
Aydın demek gündem belirleyendir benim tanımıma göre….
Bu günkü yazınızda açıkçası bu düşüncemi pekiştirmesi açısından çok ama çok üzücü……
Kitap konusuna girişteki ve özellikle (bazı çevrelerin) piyasayı ele geçirmesinden dem vurmuşsunuz.
Peki bunun için sizler ne yapıyorsunuz ?
Lütfen bu yazılanları daha öncede bir eleştiri karşısında “sinirli bir vatandaşın hezeyanları” diyen yazar gibi, ya da düşünceler karşısında yanıt verme zahmetine bile katlanamayan diğer yazarlar ve Genel Yayın Yönetmeni gibi…. düşünecekseniz okumayı bırakabilirsiniz….
Çok enteresan bir rastlantı ki bugünkü yazınızın yanındaki haberlerde cuk oturmuş…..
“Akıl Hastahaneleri tarih olacak” “Oynatmaya az kaldı doktorum nerede”
Özellikle bu haberler ülke gerçekleri karşısında ve son dönemlerdeki kadın cinayetleri konusunun önemini de gündeme getirmektedir. Konu derinlemesine irdelendiğinde bir çok olayda akıl sağlığı problemi olduğu gerçeği ile karşılaşacağımızı, hem madur hemde katiller arasında bu sorunun önemli yer tutuğunu düşünüyorum. Genç yazarların görmezlikten gelinmesi yayın kurulunda olduğunuz yayınevi de yapmıyor mu ?
Sadece yazarlarının kitaplarını basması hangi anlamda doğru ?
(Hayır, doğru değil diyebilirsiniz ama yine yayın kurulunda ki ve çeşitli yazarlarınızın ağzından söylenen bu….)
Şimdide sevilen, saygı duyulan bir aydınımız bu konudan yakınırsa gerçekten haberinde yazdığı gibi sağlam olanların oynatmaması bile işten değil…
Açıkçası tabulara ve dini olgulara değinildiği için mi çekiniliyor onu da anlamak güç….
Yorum ve değerlendirmeniz dileklerimle….. Saygılarımla;
Not: Ülkemiz akıl sağlığı ve dini açılımların yanlışlığı konusunda siyasetçilere de yazmış olduğum yazılar yanıtsız kalmıştır. Çünkü Aydınlar gibi siyasilerde ben bilirim mantığı gütmektedir bu ülkede.
” Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
– Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor: – Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz ne yapardınız?
Adam: – Ooo ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük.
– Hayır, der doktor. Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.
“Gerçek Akıl, Sadece Bize Sunulan Çözümleri Seçmek Değil, En Uygun Çözümü Bulabilmektir” (4)
* * * * * * * * * * *
“Her on yıl bir aydın mezarlığıdır” aynı konu nerede ise on yılık sürelerle yazılmış, bir on yıl sonrada belki aynı şeyleri yazacağım.
Bazen düşünüyorum bu ülkede aydın ve yazar olmak çok kolay. Yoğun bir gündem, konu bol otur masa başında yaz babam yaz.
İlhan VARDAR
(1) Yalçın Küçük-Aydın Üzerine Tezler.3-Tekin Yayınevi-Temmuz 1985
(2)İlhan VARDAR; Gominist İmam ve Aydın Sorunsalı, Lüleburgaz Görünüm Gazetesi; Mayıs 1999
(3) İlhan VARDAR;Gündem ve Aydınlarımız-I” Lüleburgaz Görünüm Gazetesi; 18.01.2013
(4) İlhan VARDAR;Gündem ve Aydınlarımız-II” Lüleburgaz Görünüm Gazetesi; 16.01.2013
0 yorum