Bir Manik(!) Anatomi – Çocukluk

Özgür Ece Kandil tarafından tarihinde yayınlandı

809 views

Yüksek seslerle bölünmüştü uykusu. Birileri kavga ediyordu. Uyku mahmurluğu içinde gözlerini ovuşturarak yerinden kalktı.
Annesiyle babasının sesiydi bu. Sessizce koridordan süzülerek salon kapısının yanında durdu. Biraz dinledi ama konuşulanlara çok da anlam veremiyordu. Annesi sinirle babasına bağırıyordu. Sıkıldı; ama uyumak da istemiyordu. Boya kalemlerini ve resim defterini alarak sessizce kapının yanına tekrar geldi. Nasılsa birazdan uykuları gelirdi ve korktuğunu söyleyerek onlarla birlikte uyuyabilirdi.

Her zaman işe yarardı “korku”.

Güm!
Bir anda sandalye kırılmıştı. Birine zarar mı geldi, kim yaptı? Korku, işte şimdi gerçek anlamıyla yanı başındaydı.

***

Geceyi boğuşma sesleri böldü. Tarih tekerrürden mi ibaretti? Yine gecenin bir yarısı yatağından süzülerek, bu sefer kardeşini de uyandırmamaya çalışarak odadan parmak uçları üzerinde çıktı. Bir adım sonra gördüğü manzara ömrü boyunca kafasına kazınacaktı. O hep idol olarak gördüğü babası annesinin üzerine çullanmış bir yandan ağlayarak annesinin ağzını kapatıyor ve sanki bütün bunlardan kurtulmak istercesine yakarıyordu : “Yeter artık!”

***

Üzerinden seneler geçse bile bazı anılar kalıyordu işte zihinde, yürekte, bedende… Hep çocukluğa inilir ya psikolojide, işte nedeni burada. Ne yaşadığından ziyade ne hissettiğin asıl seni sen yapan. Küçücük zihninde neler hissetmişti acaba ? Gerçekten korkmuş muydu yoksa kapının kenarında resim yaparken kaçış yolu mu arıyordu? Babası hep bahsederdi küçükken geceleri ağlayarak, bilinci yerinde olmadan haykırdığını, kendini sağdan sola vurduğunu.. Belki de yaşadığı dış etkenlerin içe ve sonrasında dışa vurumuydu. Arkadaşı -hayali- Faruk’la otururken odasında istediği her şeyi yapabiliyor, her şeyi konuşabiliyordu onunla. Dışarıdakiler ona neden “içe kapanık” damgası vurmuşlardı ki? Bir tek Faruk anlıyordu onu,onu yargılamayan bir tek o kalmıştı. Gerçi o da gelmiyor uzun zamandır, kardeşi bu eve geldiğinden beri neredeyse. İçerledi herhalde, benimseyemedi onu. Hoş gerçi o da daha alışamamıştı kardeşinin varlığına. Sanki onun olan her şeye herkese sahip olacak gibi. Hayır hayır buna asla izin veremezdi, vermemeli…

***

Kavgalar giderek artıyordu evde. Artık anlamlandırmaya başlamıştı ne de olsa 15 ine gelmiş genç akıllı bir kızdı. Konuşulanları anlıyordu artık. Sürekli suçlamalar, bağırışlar, manipülasyonlar… Alışmıştı bunlara. Tek üzüldüğü şey kardeşiydi. Herkes kendi haline düşmüş ve onu çoğu zaman es geçerek hareket ediyorlardı. Neyse ki kardeşi çok yaramaz değildi… Ona hem abla hem anne oluyordu. Kendi duygularını bastırıp küçücük yaşta çok büyük sorumluluklar altına girmesi gerekmişti. Bir yanda aile içi sorunlar, bir yanda kardeşinin sorumluluğu bir yanda okulunu bitirmesi gerekliliği… İyice içine kapanmıştı.

***

Kavgalar şiddetlenmişti. Artık iyice kendi içine kapanmış, mutluluğu tanımadığı insanlarda aramaya başlamıştı. Tutunduğu her dal aslında onu hayattan biraz daha koparıyordu. Aslında tutunması gereken aile ağacı daha o çok küçükken kopmuştu. Babası geldi bir gün yanına “Bitti, boşanıyoruz biz.” dedi. Oh, rahatlamıştı; ama sonra babası tüm dünyayı üzerine yıkacak şekilde devam etti : “Ama kardeşin annenle yaşayacak.” Bu adil miydi, gerekli miydi? Zaten onunla hep kendisi ilgilenmemiş miydi? İçini büyük bir üzüntü kapladı. Her şeye herkese isyan etmek istedi. Bağırdı avaz avaz.
Artık yeni bir hayatın başlangıcında duruyordu…

Devam edecek…

Özgür Ece Kandil

Kategoriler: Edebiyat

3 yorum

Canan Bilgi · 20 Haziran 2020 10:34 tarihinde

Bir çok çocuğun sesi olmuşsun yazılarında başarılar dilerim.

mahmut · 21 Haziran 2020 12:14 tarihinde

Günümüzde birçok ailenin yaşadığı durum bu maalesef.
Yazıyı okurken yaşadım sanki.
Başarılı yazılarınızın devamını dilerim.

Ethem · 22 Haziran 2020 16:29 tarihinde

Cok güzel akici olmus duygulari guzel yansıtmışsın devamini bekliyorum

Bir cevap yazın

Avatar placeholder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RSS
Follow by Email
Instagram