Duvar

Yaş aldıkça geçici her olguya her bireye tahammülsüzlüğü artıyor insanın. Sadece saf gerçek olana yönelim sürüyor. Ne zaman güçlü hissetsem kendimi bunda buldum. Hayatımın en önemli kararlarını hep bir gece yarısı duvar diplerinde düşünerek aldım. Bir kuşburnu dikeninin, bir kavak ağacının, bir çam ağacının gölgesini gölgemle buluşturdum. Bir yaprak kımıldamasını soluk alışverişim saydım. Her bir kaybımın yasını 40 gün mutlaka tuttum. Çünkü en çok da kendime saygı duydum.
İnsan yaşıyor ama sor bakalım yaşıyor mu? Değerlerini yaşayamadan solup giden ömür ömürden midir? Sorgulayamamak çağımızın hastalığı iken sorgulamak zaten benzer ölüm. En çok kendime yenik düştüm. Elde edemeyişlerime hırpalandım, kaybettiklerime gözyaşı oldum. Yaşamın ne kadarının altından kalkabildim? Kısa ömrümün baharında baharı bekleye bekleye zamanı boşa saydım. Her şeyi düşündüm de gideceğim son yolculuğu hayal edemedim.
Adım Süreyya, nerede olduğum kim olduğumun pek bir önemi yok, artık önemli olan ne hissettiğim. Geç fark ettim.
Bir hastane odasında, boynumdan aşağı hissedemediğim bedenim ile beynimin içinde son hatırladıklarımı anlattım size. Beni ben yapan bedenim mi yoksa beynimdekiler mi kavgasını zar zor yenmiş biri olarak belleğimdekileri hissettiğim kanısına vardım. Yarını düşünmekten bugün olamayışlarıma içerledim epeyce bir süre. Sonun beni nerede ne zaman yakalayacağını pek düşünmezdim. Bugün yaşadığım eski acılarım bile güzel gözüküyor gözüme. Her zaman değer bilmek için önce kaybetmek zorunda kaldım. Şimdi zaman kavramımda dakikalar günler sürerken sessizce bekliyorum ve ben bekledikçe ışık daha fazla uzaklaşıyor karanlığıma gömülüyorum.
Özlem Yıldırım
0 yorum