Duyarsızlık

Özgür Ece Kandil tarafından tarihinde yayınlandı

938 views

Hiç düşündünüz mü, nedir duyarsızlık ?

Körelen duygular mı mesela, veya üç haftadır beraber olduğun  sevgilin terketti diye içinde barındırdığını sandığın depresif durumu umursamaz, şımarık tavrın mı ?

Sosyal medyadan görüp üzgün suratlarla süslenerek paylaşılan ‘Black lives matter’ yazıları mı?

Elindeki telefondan göz göre göre çıkartılmış isyanlarda, şov amaçlı öldürülen askerler için tuttuğun yasın beş dakika sonrasında yine aynı telefondan hiçbir şey olmamışcasına komedyenlerin videolarını izleyip gülmek mi ya da?

Üzgünüm ama, ne yalnızca 29 Ekim, 23 Nisan gibi özel günlerde akla getirilip de Mustafa Kemal’in fotoğraflarını paylaşmakla, ne sanki her gün aksatmaksızın ibadetlerini yerine getiriyormuş gibi ‘Hayırlı cumalar’ mesajları yağdırmakla, ne de bu saydıklarımın niceleriyle duyarlı olmuş olunmuyor.

Biz ortalama on iki, on sekiz yaş aralığı, sizin deyiminizle ergenler olarak buna ‘duyar kasmak’ diyoruz. Kısaca özetlemek gerekirse yapıldığı sanılan e-duyarlılık çerçevesinde ele alınan bu durumların hepsi hepimizin içinde barındırdığı bir miktar cahillik , bencillik veya beğenilme, övgü yağmuruna tutulma arzularımızdan kaynaklanıyor.

O kadar bahsettik, o değil , bu değil, peki ya nedir bu duyarsızlık?

Açıkçası bu soruyu kendime yönelttiğim zaman aklıma her gün sıcacık evimde, sıcacık yatağımdan kalkarak, cebimde kendime fazlasıyla yetecek miktardaki paramla çıktığım sokakta, istisnasız bu rutinle birlikte her seferinde tekrarlanan bir olay geliyor.

Adımlıyorum sokakta, genelde müzik dinliyor ve kendi kendime mırıldanıyor oluyorum, en güzeliyse aklımdaki tek şey, arkadaşımın yanına vardığım zaman nereye gideceğimiz, ne yapacağımız tarzı soracağım sorular oluyor.

Biraz daha ilerlediğim zaman bir adamın yanından geçiyorum. Tekerlekli sandalyesini yanına çekmiş, olmayan bacağı nedeniyle giydiği pis ve eski eşofmanının bir tarafı buruşuk bir şekilde toplanmış, sevdiklerimize yürekten şifalar dileyen, dilenci bir adam.

Belki siyah, belki fakir, belki de çingene diye ötekileştirilmiş içinde bulunduğumuz sınıftan bir hayli uzak bir adam bu. Kimi onu gördüğü zaman uzaklaşıyor, kimi olduğu kaldırımdan iniyor, kimiyse ona acıyor.

Ben ona acımıyorum. Acımak birini aşağılamak gibi geliyor, olduğum konum ve elimdeki imkanlara şükretmeyi yeğliyorum.

Yanından geçmemin ve kısmen uzaklaşmamın ardından düşünmeye başlıyorum:

-Neden?

Neden ben bu kadar tekdüze ve kıymet bilmez şekilde önümde birçok imkan olmasına rağmen yine de mutlu değilim. Ve neden o bu denli yalnız, bu denli kimsesiz ve bu denli tutunacak dalı olmamasına karşın, bu kadar zorlu bir savaşta, attığı her adımı tırnaklarıyla kazıyormuşcasına devam ediyor?

Daha cevap bulamadan bu aklımdan geçirdiğim tonlarca karmaşık düşünceden sıyrılıyor ve yanına vardığım arkadaşımla muhabbet etmeye başlıyorum.

Peki ya sonra ne oluyor?

Eve geliyor, dışarısının verdiği yorgunluk ve ardı arkası kesilmeksizin gürültünün verdiği baş ağrısıyla kendimi yatağa atıyorum. Sonrasıysa günlük rutinler.

Peki ya ben bunları niye anlattım? Duyarlılık bunun neresinde? Ana fikir ne?

Mesela adamı düşünmek ve denemede de yer verdiğimiz gibi empati kurmak bir duyarlılık,ona acımamak bir duyarlılık, onu düşünmek, ona en azından dahi olsa gururunu incitmeyecek şekilde para uzatmak bir duyarlılık..

Ama işin aslı…Duyarlılık bu değil.

Bu sözde duyarlılık..Duyarlı olduğunu sanma, bir nevi kendini kandırma, avutma…

İnsanların zamanla kendi istekleri doğrultusunda değiştirdikleri, anlamından bir hayli uzaklaştırdıkları bir sözcük.

Sona geldik..Şimdi size son olarak kendi bildiğim tanımını söyleyeceğim bu kutsal sözcüğün.

Hiç gittiniz mi o adamın yanına?

Uzattığınız paranın yanı sıra kim ne der diye düşünmeden yanına oturup nasıl olduğunu sordunuz mu?

Bayramlarda.. Hani o övgü almak ve Kemalist tarzı belli kesimler tarafından saygı gören gruplara tabi tutulmak için fotoğraflar paylaştığınız.. Hiç biriniz gidip o adamın bayramını kutladı mı?

Ben yapmadım…

Peki bu durumda kendimize duyarlı dememiz ne kadar doğru?

Özgün İlke Uçum

Kategoriler: Gündem

3 yorum

Cansu Vardar Cengiz · 22 Haziran 2020 15:42 tarihinde

Çok beğendim. Duyarlılık …. Toplum olarak en çok ihtiyacımız olan şey…

İsmail VARDAR · 22 Haziran 2020 21:28 tarihinde

Torunçem çok güzel yazmışsın seni kutluyorum ne yazıkki bu duyarsızlık toplumumuzun her kesiminde her konuda var işte civic 19 ilgililer bilim insanları herkezin yapabileceği maske takılmasını öneriyorlar ammaaa dışarıya çıkıldığında görüyoruz vurdum duymazlik had safhada ceza uygulaması yapılacak denildiğinde bir nebze uyum oldu bunlar sadece bir örnek…..

Nurseren Duman · 23 Haziran 2020 11:14 tarihinde

Tebrik ederim
Konuyu çok doğru ve güzel dile getirmişsin.
Maalesef toplum olarak böyleyiz
ciddi Konuları biliyor, görüyor
Hissediyoruz ama (kendim dağıl )çabuk unutuyoruz.

Bir cevap yazın

Avatar placeholder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RSS
Follow by Email
Instagram