Katbekat Ömürlük Olsun

Bana, bize ömür katanların anısına… Büyüyorum sizinle…
Geçmiş yaşanmışlıklarımızı buruşturup bir sandığın içine tıktıysak tabiri caizse ki vay halimize… Bir gün öyle bir şey olur ki sandığın kilidini kırmak zorunda kalırsın. Hani anahtarını akarsuya attığın kilidi… Hadi açtın sandığı, öyle boş bakışlarla durmamalı karşısında, dök odanın ortasına, oku tek tek buruşturduklarını. Ama bu kez düzenli bir şekilde katlayıp yerleştir, bir de daha sağlam kilidi olan belki daha güzel görünümlü bir sandık olsun bu seferki.
Sandıkları olsun herkesin kimsenin göremeyeceği, bazen arasan, senin bile nereye sakladığını unutacağın yerlerde.
Yaşadıkça sen ve öldükleri için senin ömrüne ömür katanlar oldukça, çoğalacak sandıkların, sakın korkma! Bir gün sen de ömür katacaksın birilerinin hayatlarına ama umut da kat. Rüyalarına gir toprakta çürüsen de güzel görün onlara…
Şimdi savururken yağmur insanları, loş odanda, soğuğa rağmen ve inat, açıkken penceren, sevgilinin seni henüz tanımaya çalışırken bir satıcının önerisine uyup sana hediye ettiği küçük, ikinci katına önemli ama yaşayan, alt katına ise ölülerini sakladığın sandığına açıp bakacaksın. ”
“Saç telleri çürür mü anne?”
diye sorduğun sorular gelecek aklına. O oyuncak bebekler için yapılmış ve bir sürü çocuğun oyunlarında bebeklerini ısıttığı, pembeli beyazlı, elde dikilmiş o küçücük yorganın içinde arayacaksın o yastıktan topladığın saç tellerini…Arada hala yanıp yanmadığını kontrol edeceksin, harçlıklarını biriktirip pazardan alıp hediye ettiğin gece lambasını… Ve çocukken sana sihirliymiş gibi geldiği için heyecanlanıp çok istediğin ve hiç tahmin etmediğin kadar kolay elde ettiğin üstüne bir de; ”Çocuk işte bununla bile sevindi.” denilen, şanslı olmak istediğin günlerde kimse görmeden cebine koyduğun o köşesi kırık avize kristalini kadife torbasından çıkarıp okşayacaksın tekrar. Ve hırkalar giyeceksin. Hani o başka evlerde dolapların derinlerine saklanan; sendeyse gözün her an görebileceği yerlerde tuttuğun hırkalarını. Yemeniler bağlayacaksın boynuna, bir damla gözyaşı gülümseyeceksin.
Yüzün makyajlı kendine son bir kez daha bakıp iyi göründüğüne ikna olduktan sonra kristal sihrini gösterecek. Dışarı çıktığında gün ışığı gözlerinin içine battıkça iyice idrak edeceksin bir kez ve bir kez daha. Ömrüne ömür katıldı senin. Bunun sonu yok anlasana…
Ama ben çocukluğundan beri kulağımda çınlayan ”katbekat ömürlü” olmayı istemiyorum. Bu kadarı yeter.
Nihan Vardar
Açıklama : “Ömür katmak ister misin birilerinin hayatlarına? Bu bir yerden sonra yük mü olur yoksa sana? Bu ikilemin içinde duygularını okuyacaksınız yazarımızın karakterinin.”
0 yorum