Mükemmel Cadı Avı

Özgür Ekin Vardar tarafından tarihinde yayınlandı

407 views

1*“Bir şeyi isteyip, hissedip inanırsanız, onu elde edersiniz.”

Bu ve benzeri anlatımları okumaktan ve duymaktan artık çok sıkılmıştı. Çevresindekilerin, kitapçılardaki kişisel gelişim köşelerini yeyip yuttuktan sonra, bu “güya olumlu” fikirleri neden herkesin üstüne istifra ettiğini çözmeye uğraştı. Zihninde düşünceler düşünceleri doğuruyordu. Herkes mükemmel olmaya çalışıyordu. Altı inçlik telefonlarının içerisine sığabilecek kadar kusursuz.

Ahşap rafların arasında yürümeye devam etti. Bir an için durduğu yerin karşısında bulunan ve çok net bir şekilde kusurları ortaya döken aynaya bakıp bakmamak konusunda git gel yaşadı. Onu iyi hissettiren ayna değil, cebindeki şeytandı. Sürekli farklı kararlar alıyor, uygulamaya çalışıyor ve herkes gibi en iyiyi oynamaya çalışıyordu. Hafif çıkmış göbeğine ve birbirinden orantısız duran omuzlarına baktı. Yeni doğan bir bebekten, yatağında usulca ölümü bekleyen yaşlı kadına kadar herkes, hayatının “21.yüzyıl medya dünyasını” kapsayan döneminde güzellik normları adı altındaki bu felaketin pençesine takılmış vaziyetteydi.

“Zihninin doğurduğu çocuklar”

Bir anda klostrofobik bir refleksle kendini dışarı attı. Maskesini çenesine indirmiş derin derin nefes alıyordu. Üzerine arabaların park ettiği kaldırımda kendini sokacak kadar bir alan buldu ve bütün benliği buna bağlıymışçasına kendini kaldırıma bıraktı. Kafasını kaldırıp yukarı bakınca onu bunaltıcı sıcaktan koruyan şeker akça ağacına yarım ağızla gülümsedi. Bu cadde sonbaharda kırmızının türlü tonuna bürünüyordu, önündeki sonbaharın belirsizliği içerisinde az önce kitapçıda zihninin doğurduğu çocuk fikirlerin kafasında volta atmaya başlayan kocaman birer adama dönüştüğünü fark etti.

Kafasını meşgul eden bu sosyal medya zorbalığını, 16. Yüzyılda Batı Avrupa’nın merkezi konumunda olan İspanya’da yaşanan, “Cadı Avlarına” benzetmişti. Korkunç bir ifadeyle gülümsedi. Engizisyon mahkemelerinin suçlu ya da suçsuz, “Cadı” olarak etiketlenmiş bireylere verdiği cezaların günümüz sosyal medya dünyasıyla ne gibi bir ilişkisi olabilirdi?
Takipçi sayımız, fit ve sağlıklı duruşumuz, belki de kazandığımız paralar gibi maddesel niteliklerle değerlendiriyorduk hepimiz. Belki bu yüzden idam edilmiyoruz fakat mükemmel kalıbına girmek için her gün kendimizden bir parçayı kesiyoruz. Sonsuza kadar yukarı kaydırabildiğimiz yeni normalimizde var olabilmek için.

“Koyu renklerde var bu hayatta…”

Anahtarı masaya fırlattı, köşedeki koltuğuna gömüldü. Canı sigara istemişti. Sigaraya babasının vefatından sonra başlamıştı. Öyle bir dünyaydı ki bu, kötü durumlar kötü alışkanlıkları, kötü alışkanlıklarsa yenilerini kazandırıyordu. Bir ton koyu bakıyordu hayata. Bundan şikayet etmiyordu, kendine alışmıştı artık. Hafif yatar pozisyondaydı, duman ciğerlerine çoktan nüfuz etmişti bile. Bıkmış gibi görünse de telefonunu çoktan eline almıştı. Fotoğraf paylaşılan o dünyaya bir bakıp çıkacaktı sadece. Gözlerindeki damarları çatlatan o mavi ışık hüzmesinin içerisinde, gülümsemesini çok sevdiği kadının silüeti vardı. Farkında olmasa bile o da bu cadı avının bir parçasıydı. Geniş kalçalarını sevmiyor, nasıl daha iyi görünebilirim diye düşünüyordu. Onunla konuşmanın, yanında olmanın veya beraber geçirdikleri her anın müthiş güzel geçtiğinin farkında değildi. Şimdilik çözülemeyecek bir kördüğümdü. Fotoğrafına iki kere tıklayıp çıkan kalbe bakıp, telefon kilidini kapattı. Gece onun için, masasının üzerinde bloknot kağıtlarda duran notları okuyarak bitmişti.
2*“Varlığı büyük boşlukları dolduracak mahiyette değildi; fakat yokluğu müthişti…”

Özgür Ekin Vardar

Alıntılar için bknz.
1* Secret – Rhonda Byrne
2* Kuyucaklı Yusuf – Sabahattin Ali

Kategoriler: Gündem

0 yorum

Bir cevap yazın

Avatar placeholder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RSS
Follow by Email
Instagram