Neden Akıl Sağlığı – III
Gündem ve Aydınlarımız
712 views
“Türk aydını tercüme odasında doğdu. Doğumunun izlerini taşıdı. Hala taşıyor.” (1)
Öyle muhteşem bir ülkeyiz ki aydınımızın gündemi tercüme odasında doğduğundan beri değişmiyor. Nerede ise çeyrek asır öncesinden bir aydınımıza yazılan mektupla başlamak istiyorum konuya.
“Özellikle geçtiğimiz hafta ki yazınızda ki anılarınız da beni alıp götürdü bazı anılara. Yazınızdan alıntı yapmak istemiyorum lakin beni alıp götüren konu Sn………….’le olan anılarınız ve kendisine minnet duyduğunuzu belirten cümleleriniz. Ardından 10 yıl önce sizden aldığım mektup ve bu günkü yazınız.
Hepsi birbirine o kadar bağlı ki bir süredir Türk Aydın kesimi ile kestiğim diyalogu sizinle yine bozmak istediğim ve yıllar önce yazdığım bir yazı hakkında görüş sorduğum bir aydınımızın benimle yaptığı röportaj sırasında söylediği “bunlar bir vatandaşın sinirli halde yazdığı hezeyanlardır, gündemi etkilemez” şeklindeki açıklaması ve kendisinin yazılarında bu tür hezeyanları sürekli gündeme getirmesi ve sonrada saf değiştirmesine tanık olmuş biri olarak yazacaklarımı bir hezeyan olarak değerlendirmeyeceğiniz inancı ile eğer ki sürç-i lisan edersem şimdiden özür diliyorum. “
Bir aydınımıza yazılan yazıya istinaden alınan geri dönüş. “Dosyamı elden geçirirken mektubunuzu buldum, bir kez daha okudum… Ülkemizin gündemi öyle hızlı değişiyor ki (bazı temel çözümler aynen kalsa da) aylar önceki bu mektubu belki siz de unuttunuz…)”
Ölürmüsünüz öldürürmüsünüz….
“O mektubu unutmak imkansız ki 2-3 ay önce yazılan mektubu unutmak kesinlikle imkansız şu an bile gün gibi hatırlanıyor. “mektubunuzdan söz etmek, ya da gazetede yayınlatmak ne yazık ki mümkün olmamıştı” diyebiliyor. Çünkü gündemi medya ya da daha doğru deyişle başkaları tayin ediyor. Halkın fikri hiç önemli değildi bir aydınlarımız için.
Ve ne garip ki yazınızdan bir kaç cümle ( on yıl önceki ile tıpa tıp aynı gibi geldi bana) “Toplumsal gündem hızla değişiyor” ve altında toplumsal gündemden bahsediyorsunuz (işsizlik, yoksulluk, PKK, kuran kursları, gerici eğitim politikası, türban, taksime cami) ve sıraladığınız toplumsal gündemler 10 yıl önce de vardı belki de 10 yıl sonra da olacak böyle gündemler.
Ellilerden beri bu gündem maddeleri ile uğraşmıyor muyuz?”
“Günümüz Türkiye’sinde akıl sağlığımızı, mantık tutarlılığımızı koruyarak yaşayabilmek çok güç” cümlesi açıkçası sevindirmişti.
Ama heyhat gerisi yine boş.
Bu cümleleri yazan aydınımız akıl sağlığımız konusunda düşündü mü…?
Unutmadan bu ülkenin ve dünyanın en büyük sorunlarından biride küresel krizin yanında küresel çevresel krizdir. Bu gündem maddesini atlamışsınız. Çünkü torunlarımıza hatta çocuklarımıza bırakacağımız bir dünya dahi kalmayacak. Tekrar çok özür diliyorum çözümleri hepimiz teorik olarak bildiğimiz halde pratikte ne yazık ki hala gerçek gündemlerden uzak havanda su dövmekteyiz. Birbirimize tamamlayacağımıza git gide halkımızdan kopmaktasınız.
“Her on yıl yeni bir dünyadır. Ne Güzel! Her on yıl bir aydın mezarlığıdır. Ne yazık!” (2)
Yazımı aydınlarımız ile ilgili bir örnek vermek adına yine bir aydınımızın yakındığı konuyu hatırlatmak için yazılan ama yanıtlanmayan bir mektup ve sürekli tartışılan gündemi çok iyi açıkladığını düşündüğüm bir fıkra ile bitirmek istiyorum.
Tartışmaya ve fikir üretmeye devam edeceğiz.
“Sn…………; Daha öncede bazı konularda size fikirlerimi yazmıştım. Fakat ne yazık ki yaşamımda bu ülkede bir aydın sorunsalı yaşadığımızı ve aydınlarımızın sırça köşklerden ahkam kesmekten, başkalarının belirledikleri gündemi tartışmaktan başka çaba göstermediklerini görmek çok üzücü. Aydın demek gündem belirleyendir benim tanımıma göre….
Bu günkü yazınızda açıkçası bu düşüncemi pekiştirmesi açısından çok ama çok üzücü……
Kitap konusuna girişteki ve özellikle F………’ında bu piyasayı ele geçirmesinden dem vurmuşsunuz. Peki bunun için sizler ne yapıyorsunuz ? Lütfen bu yazılanları daha öncede bir eleştiri karşısında “sinirli bir vatandaşın hezeyanları” diyen yazar gibi, ya da düşünceler karşısında yanıt verme zahmetine bile katlanamayan diğer yazarlar ve Genel Yayın Yönetmeni gibi…. düşünecekseniz okumayı bırakabilirsiniz….
Çok enteresan bir rastlantı ki bugünkü yazınızın yanındaki haberlerde cuk oturmuş….. “Akıl Hastahaneleri tarih olacak” “Oynatmaya az kaldı doktorum nerede” Özellikle bu haberler ülke gerçekleri karşısında ve son dönemlerdeki kadın cinayetleri konusunun önemini de gündeme getirmektedir. Konu derinlemesine irdelendiğinde bir çok olayda akıl sağlığı problemi olduğu gerçeği ile karşılaşacağımızı, bu sorunun önemli yer tutuğunu düşünüyorum. Genç yazarların görmezlikten gelinmesi yayın kurulunda olduğunuz yayınevi de yapmıyor mu ?
Sadece kendi yazarlarının kitaplarını basması hangi anlamda doğru ? (Hayır, doğru değil diyebilirsiniz ama yine yayın kurulunda ki ve çeşitli yazarlarınızın ağzından söylenen bu….)
Şimdide sevilen, saygı duyulan bir aydınımız bu konudan yakınırsa gerçekten haberinde yazdığı gibi sağlam olanların oynatmaması bile işten değil… Yorum ve değerlendirmeniz dileklerimle….. Saygılarımla; “
Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri doktora sorar:
– Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl belirliyorsunuz?
Doktor:
– Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey veriyoruz. Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz. Siz ne yapardınız?
Adam:
– Ooo ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova kaşık ve fincandan büyük.
– Hayır, der doktor. Normal bir insan küvetin tıpasını çeker. “
“Gerçek Akıl, Sadece Bize Sunulan Çözümleri Seçmek Değil, En Uygun Çözümü Bulabilmektir.”
(1) Yalçın Küçük-Aydın Üzerine Tezler.2-Tekin Yayınevi-Aralık 1984
(2) Yalçın Küçük-Aydın Üzerine Tezler.3-Tekin Yayınevi-Temmuz 1985
İlhan Vardar
İlhan Vardar
0 yorum