Parlement Sinema Kulübü

Gece hava karlıydı, sabah uyandığımda evin her yanı ışıl ışıl. Rüya mı gerçek mi derken sabah güneşi evimizin ortasına dek süzülmüştü. Hava hala çok soğuk ama yine de pencereler açılmalı, bir de hava dolmalıydı içeriye. Dün geceki pati izleri yoktu karşı duvarda dudak büktüm, kar erimişti.
Güneşe mi sevindim ben kara mı üzüldüm?
Biraz temiz hava ve yürüyüş iyi geldi. Daha bir dikkatli baktım yürüdüğüm yollara. 30 senedir aynı şeyi yapan insanlar vardı. Ve tabii birilerinin yerini doldurmuş olanlar. Bazı dükkânların yeri değişmiş, kapanmış, şekil değiştirmiş ama bazıları ciddi ciddi yaşımdan büyük tüm yaşanmışlıklarıyla karşımdaydı. Bakkala girdim sigara istedim, yokmuş. Başka bir yer gösterdiler. ”Şu abinin dükkânı var ya, ona git.” Peki dedim. Karşıdan baktım çok yabancı bir yer derken camların buğusundan, tabelanın değişikliğinden tanıyamadığımı fark ettim, gitmeye çok alışık olduğum bir yer değildi zira. Küçükken dinlemeyi çok sevdiğim, babamın gençliğinden kalma kasetlerin arasında bulmuştum o dükkân sahibinin hikâyesini. Babam kendi sesiyle kaydetmişti.
O dükkândaki biri katildi ya da ona çok yakın biri ama kimdi?
Bir cinayetten ve durumun nasıl örtbas edildiğinden bahsediyordu babam. Ama sorsam da hiç anlatmadı bana, belki şimdi anlatır. Tabii sabah sabah ya katil bu adamsa? Ama çok ton ton, beyaz saçlı bir amca… Ama düşün; sen o dükkânın önünden her geçtiğinde sana ters ters bakardı sen de her seferinde evet “Kesin bu adam” derdin onun bakışlarını gördükçe, of kafam çok karıştı, sigaraları alıp çıktım. Yoluma devam ederken başka şeyler takıldı gözüme. Dün gece nöbetçi eczanedeki abi gözleri açılmamış sigara içmeye çalışıyor eczanenin önünde, selamlaştık. “Koşuşturan insanlar” sanki bir tek büyük şehirlerde var gibi oluşmuş algım bir kez daha kırıldı ve hatırladım özellikle öğrenci ve öğretmenleri görünce; annemle okul yolunda, geç kalmamak için nasıl koşuşturduğumuzu.
“Koşuşturan insanlar” sanki bir tek büyük şehirlerde var gibi oluşmuş algım bir kez daha kırıldı ve hatırladım özellikle öğrenci ve öğretmenleri görünce; annemle okul yolunda, geç kalmamak için nasıl koşuşturduğumuzu
Hani ”Hadi kızım, yat kızım” derken onlar bana, ben Parlement Sinema Kulübü filmlerini izlerdim. Eh bütün hafta beklemişiz daha müziği duyulur duyulmaz ablamla gözlerimizin içi parlar, birbirimize bakar koşardık televizyonun olduğu odaya. Azar işiteceğimizi bile bile izlerdik. Malum ertesi gün okulda ben esnerken annem benim öğretmenim olarak karşımda, aynı şekilde ablam esnerken de babam onun öğretmeni olarak karşısında. Sınıf içinde zaman zaman işitilen ve merak konusu olan iğneli laflar dışında bir sonraki pazar gecesine kadar durum unutulurdu.
Malumunuz dünden bahsederken düşünceler oradan oraya atlar ve hangisini yazacağını şaşırır insan. Ben cümlelerimi bulandırmadan, okuyanları yormadan diyorum ki küçük şehrimin hikâyeleri hiç bitmeyecek. Dünden bugüne var olmuş, kaybolmuş ve hala var olan herkese “Günaydın”.
Açıklama: “Geçmişten gelen anılarıyla bizlere “Günaydın” diyen, bizleri selamlayan ve hayatından küçük hikayelerle bize ilham veren yazarımız sıcacık hikayesiyle karşılıyor bizleri.”
Nihan Vardar
0 yorum