Rast Gele!

Nihan Vardar tarafından tarihinde yayınlandı

472 views

Özgürlük neydi benim için? Geçmişte kalmış bir isim ya da bir duvarda otururken  küçük bir çocuk ve kutu içine hapsedilmiş yavru bir köpekle bitmeye çalışan günün keşmekeşini izlerken maskeli yüzlerce insanın yüzündeki mutsuzluk ve korkunun karışımı mıydı? Ben bilmiyorum.

Kim biliyor özgürlüğün ne olduğunu, nereye kadar olduğunu?

Bir sevgilinin gülüşüyle yanında olması mı yoksa ondan ayrıldığında hissettiğin kokuşmuşluk hissi mi? Bunun gibi bir sürü soru sorabilirim sanırım. Mesela benim şu anki  özgürlüğüm babamın üçlü koltukta uzanmış televizyon izlerken annemle benim ikili koltukta dip dibe oturduğumuz kadar. Ha başka koltuk mu yok? diyebilirsiniz. Şu an bulunduğum yerde sıcak başka bir oda yok evet. Ama bekliyorum sanırım içten içe ‘gelin siz burada oturun ben oraya geçeyim’ demesini babamın ya da az önce yemekte yaptığını yapmamasını .

Erkeklerin çoğu böyle ama olmayanlara sözüm yok ortadaki salatayı, yoğurdu hapır hupur yuttuktan sonra son  iki kaşıkta “yiyecek misiniz, bitireyim mi?” sorusunu sormak gibi ya da hiç bakmadan bitirmek. Ama benim babam bundan ibaret değil tabi ki bu şu an üzerinde durduğum konu için anlık verilmiş bir örnek bu. Kıyamadım yine 🙂

Benim özgürlüğüm bugün aylardan sonra denizi görmek kadar… Orada iyot kokusunu içime çekip sakinleşmek kadar. Ve hayatımda ilk kez annemle 5 taş oynayabilmek kadar.  Buna şükretmeliyim biliyorum. Hayatında hiç denizi görmeden ölen insanlar var. Ama düşündüğümüz zaman herkesin yok mu eksiklikleri;  aileler, sevgisizlikler, işsizlikler, bağımlılıklar, hastalıklar, anlayışsızlıklar, dayaklar, ölümler. Hayat özgürlükler ve eksiklikler üzerine kurulu. Hep çaba sarf etmek zorundayız değil mi? Özlememek, unutmak, tutunmak, iyi olmak, oldurmak, yetişmek, kötüyü iyi yapmak, yetinmek, anlayışlı olmak, iyi birey olabilecek olan çocuklar yetiştirmek…. Bunları yapıp akıl sağlığını da yerinde tutabilmek…

Benim bugünkü özgür olduğum anlardan biri de 15 saniyelikti.  Pazardaydım, annem alışveriş yaparken pazarcıların birinin aracından yükselen bir melodi içime dokundu, dalmışım ağlıyorum. ‘Buyur abla’ sesiyle kendime geldim daldığım şey yan tezgahtaki havuçlarmış. ‘Ha, yok annemi bekliyorum sağol’ diyebildim. Annem döndü o an ‘maskene gözlüğüne güvenme’ dedi ben yukarı  doğru göğe baktım masmavi umursamaz, alçak gibi geldi bana, bir o kadar  acımasız. Gözyaşlarımı silemedim elim kirliydi malum korona vardı.  Devam ettik yolumuza biraz pırasa, biraz ıspanak yeşillik olmasın mı? Olsundu. 

Hadi bakalım biraz satır başı… Aylardır yazamadığım kelimeler bizi nereye götürecek? Satır başı yapıyorum da dön dolaş aynı yerdeyim aslında bu kez de benim anneme verdiğim özgürlük alanında kıvrılmış uyukluyor kalktım hemen biraz daha özgürlük lazım ona da öyle değil mi?

Herkese hayalini kurduğu kadar özgürlük diliyorum o zaman ben. Hadi RAST GELE!

Nihan Vardar

Yazardan dip not : Resim George Seurat’a ait. İnce bir çizgi sol köşede balık tutmaya çalışan bir kadın var ve tablo tamamen noktalama ile yapılmış benim için özeldir.


0 yorum

Bir cevap yazın

Avatar placeholder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RSS
Follow by Email
Instagram