Yalnızlığın Empatisi

Özgür Ekin Vardar tarafından tarihinde yayınlandı

599 views

            Yalnızlık, ilk okuduğunuz andan itibaren tekil olma durumuyla ilgili zihnimizde çeşitli fırtınalar oluşturan, üç heceden meydana gelmiştir. Belki biraz haklı olarak, bu kelimeyi aklına getirmeyi pek çoklarımız sevmez. Sofraya bir başımıza oturduğumuzda basit atıştırmalıklarla geçiririz ya akşamı veya sevdiğimiz insan buğulu otobüs camından bize el salladığında terminalin soğukluğunu daha derin hissederiz ya işte böyle anlarda her ne kadar hatırlamak istemesek de orada olduğunu bildirir bize, yalnızlık.

“Matematiği yoktur yalnızlığın”     

            Çevremizdeki birey sayısının artışıyla azalmaz yalnızlık, bir matematiği yoktur. Ruhumuzun çevresine ördüğümüz belki de örmek zorunda kaldığımız duvarların içerisine sıkışmaktır bir başka deyişle. Son günlerini yaşadığımız, birbiri ardına akıp giden bu sessiz mayıs gecelerinde, akreple yelkovanın dansını takip etmeyi bırakmış, yakın geçmişte yaşadığınız görece güzel anları düşünüyorsanız, yalnız olduğunuz fikrini kenara bırakabileceğiniz şu gerçeği gözlerinizin önüne getirin;

Carl Sagan’ın deyişiyle, gün ışığında asılı bu küçük toz zerresinde yaşayan bütün anne – babalarla, aşık çiftler, umut dolu çocuklar, bütün azizler ve günahkarlarla yani an itibariyle soluk mavi noktada bulunan diğer herkesle ortak bir dert’i paylaşıyorsunuz. Korona yalnızlığı!

            Bu yalnızlığı, çocuklarımız çizdikleri gök kuşağı resimlerini pencerelere yapıştırarak göğüslemeye çalışıyor. Ancak bizler için duruma optimist yaklaşmak ne yazık ki göründüğünden daha zor. Başımızı yastığa her yasladığımızda, gün içerisinde etrafımızı saran ekranlardan gördüğümüz haberler, maskeli insanlar, kolonya ve dezenfektanlar kısacası kaçmaya çalıştığımız gerçekliğimiz gözümüzün önünden tabiri caizse film şeridi gibi geçiyor. Film şeridi gibi! Bulunduğumuz durumu açıklamak için ne kadar da trajikomik bir tabir.

Dikkat edilmesi gereken nokta, bu sinematografinin açılarında bulunmaktadır. Aylardır yeni bir olguyu benimsemeye, öğrenmeye çalışıyoruz. Elinde olanlar “Evde Kal’ıyor”, elinde olmayan özellikle mavi yaka olarak nitelendirdiğimiz sınıf ise korkarak, inanmayarak ya da salgına yakalanmadığı her dakikaya şükrederek geçiriyor günlerini. Böyle bir durum söz konusuyken toplumun geri kalanını oluşturanlara kıyasla daha yalnız olduklarını düşünüyorlar. Sadece yalnızlık psikolojisini yenmek için değil aynı zamanda bu zorlu şartlar altında salgına yakalanmamak adına da çaba sarf ediyorlar. Sözlerim yanlış anlaşılmasın burada bir toplum ya da sınıf eleştirisi yapmıyorum ancak dostlarım Marx’ın da dediği gibi “Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecekleri şeyleri yok, kazanacakları bir dünya var.” Bizler sosyal medyada sahte yalnızlıklarımıza bandaj ararken onlar yaşamlarını kazanmakla meşguller.          

            “Yalnızlar sevilmez”

            Sınıfların empatiyi ortadan kaldırdığı fikrinde olduğumu belirterek sözlerime devam etmek istiyorum. Empati, kıskançlığımızı bir başka deyişle canlılara karşı duyduğumuz nefreti, dolayısıyla yalnızlığımızı da azaltmaktadır. Norveçli yazar Svendsen “Yalnız kişi sevilmediğini, kimsenin ona dostça davranmadığını düşünür ama belki sorun daha ziyade şudur: dostluktan ve arkadaşlıktan karşılanması imkansız talepleri olduğundan birini sevmeye ya da birine dostluk göstermeye yeteneksizdir.” Aşırı mükemmeliyetçiliğinin yanında, empatiden yoksun olanlarımız yalnızlığın sert rüzgarlarında savrulmaktadırlar.

            Karşımızdakini anlama yeteneğimiz olan empatiyi biraz genişleterek, çevremizdekileri anlamak duyarsız kalmamak olarak revize edelim, yalnızca beşeri dünyaya karşı değil doğa anaya karşı olan sorumluluklarımızı da unutmadan yaşayalım.  Doğayı koruma konusunda sicilimiz ne kadar kötü olursa olsun aslında insanlık doğayla iç içe yaşamaya programlanmıştır. Hayvansal tarafımız ne yazık ki en evcimen olanımızı bile dışarı çıkmaya itiyor. Bunu yaparken aylardır evde kalmış olmanın verdiği özlemle, salgının getirilerini unutmadan, atık maskelerimiz, boş kolonya şişelerimizle çevreyi kirletmeden önce bir kez daha empati kuralım. Doğanın biraz da olsa kendisini yenileme imkanı bulduğu bu dönemi dersler çıkararak ve daha güzel bir dünya için çalışarak geçirelim.

“Yalnızlığı” yenmemiz dileklerimle.

Özgür Ekin Vardar


2 yorum

Ceyhan prensi · 30 Mayıs 2020 14:28 tarihinde

Helal olsun çok doğru katılıyorum müthiş yazı yazmışsın okurken aktı gitti valla tebrik ediyorum başarılarının devamını dilerim

sema · 30 Mayıs 2020 16:29 tarihinde

Yalnızlığı yenmemiz ümidiyle:)
kalemine sağlık canım arkadaşım

Bir cevap yazın

Avatar placeholder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

RSS
Follow by Email
Instagram